26 Kasım 2014 Çarşamba

YÜZÜNÜ EKŞİTİP ARKASINI DÖNEN KİMDİ?



'Abese ve tevella; Yüzünü ekşitti ve arkasını döndü. Ayette ki ‘Abese fiili yüzünü ekşitmek, tevellâ fiili ise “arkasını dönmek” demektir.
Bu iki fiilin kime ait olduğu noktasında alimlerimiz arasında hemen hemen fikir birliği vardır. Nüzül sebebi rivayetinde de aktardığımız üzere olay,Hz. Peygamber’in görme engelli bir sahabîye karşı tutumuyla ilgili görülmekte ve devam eden ayetlerde bunun yanlış bir davranış olduğu beyan edilmektedir. Bu konu ile ilgili iki görüş hakkında bilgi verecek ve bazı değerlendirmeler yapacağız.
A) Yaygın kabule göre görme engelli bir sahabî daha önce başlamış bir tebliğ faaliyetinin arasına girince Hz. Peygamber bundan hoşlanmamış ve arkasını dönmüştür.
1 – Aslında bu sahabî her ne kadar görme engelli olsa da duymasında bir sorun yoktu ve muhtemelen Hz. Peygamberin yanında birilerinin olduğunu işitmekteydi. Bu nedenle onun da söze girmemesi ve konuşmanın bitmesini beklemesi gerekirdi.
2 – Esasında Hz. Peygamber yakın akrabasını uyarmakla emr olunmuştu ve söz konusu kişilerle de bu emir doğrultusunda görüşüyordu. Bu durumda daha önce Müslüman olan İbn, Ümmi Mektûm’un Hz. Peygamberden ilk etapta alabileceği bilgileri almış olması gerekirdi, muhtemelen bunları almıştı da. Dolayısıyla daha acil olan durum diğerlerinin dini dinlemesi ve tebliğden yararlanmasıydı. İbn. Ümmi Mektûm daha önemli olanı, daha az önemli olana tercih etmeli ve konuşmanın bitmesini beklemeliydi.
Buradan bakıldığında Hz. Peygambere nispet edilen “ilgilenmeme” davranışı mazur görülebilirdi. Ancak “Seni izleyen Mü’minlere kol kanat ger” şeklinde ki Şu’arâ/215 ayetinde ise onun çevresinde ki mü’minleri dışlamamak ve onları koruyup gözetmek emri de yer almaktaydı. Bu nedenle Hz. Peygamber Yüce Allah tarafından uyarılmak durumunda kalmıştı. Demek ki Hz. Peygamber burada bir içtihat hatası yapmıştı ve bu nedenle de uyarılmıştı.
3 – Toplumda fakirler ve düşkünler kendilerinin ikinci plana itildikleri gibi bir kanaate sahip olmamalıydı bireysel ve toplumsal olarak onlara bir önceliğin verilmesi gerekliydi. Bu açıdan Hz. Peygamber uyarılmış ve davranışının yanlışlığı mesajı kendisine verilmişti. Aslında yüce Allah En’am/52 de Hz. Peygambere; “Rablerinin rızasını gözeterek sabah akşam O’na yalvaranları huzurundan kovma” buyurarak bu konuda bir uyarıda bulunmuştu.
Eğer ‘Abese suresinin ilk ayetlerinde ki fiiller Hz. Peygambere aitse En’am/52 deki bu uyarının da ‘Abese/1 deki davranışla ilgili olduğunu söylemek durumundayız. Çünkü bir peygamber uyarıldığı bir konuda aynı hatayı iki kere yapmaz. Kaldı ki Hz. Peygamber Kehf/28 de ”Rablerinin rızasını gözeterek sabah akşam O’na yalvaranlarla birlikte sen de sabret” buyurularak sabırlı olması noktasında uyarılmıştı. Durum böyle olunca En’am/52 ve Kehf/28 deki uyarıların ‘Abese/1 deki davranıştan sonra indirildiğini söylemek zorundayız. Ancak surelerin kabul edilen iniş sırası bu görüşü zora sokmaktadır.
B) Yüzünü ekşitip arkasını dönme işini Mekke’nin ileri gelenlerinin yaptığını benimseyenler de vardır. Buna göre yüzünü çevirip arkasını dönen kişi peygamber değil yanında ki kibirli şahıstı. Bu görüşün bazı delilleri olduğunu düşünmekteyiz.
1 – Âyette ki ‘Abese ve Tevellâ fiillerinin ait olduğu kişinin Müddessir/22-23 geçtiği üzere Velid Bin Muğira olmaihtimali yüksektir. Orada hem ‘Abese hem de arkasını dönmek anlamında ki edbera kelimeleri geçmektedir Söz konusu fiillerin vahyin muhatabı bir peygambere aidiyeti noktasında sorun görülebileceği için yüzünü çevirip arkasını dönme eylemi Hz. Peygambere nispet edilmek istenmemektedir. Kur’an da iki kez geçen ‘Abese fiilinin bir yerde Velid Bin Muğira ya, diğer bir yerde Hz. Peygambere nispeti zihinleri yorabilecek sonuçlara da neden olabilir. Fiili Hz. Peygambere nispet etmeme durumu çok önemli bir hassasiyet ifadesidir Hz. Peygamberi böyle bir davranıştan uzak görme arayışıdır. Bu yaklaşımın saygıdeğer olduğu kuşkusuzdur.
2 – ‘Abese suresi iniş sırasına göre 23. Sırada ki Necm suresinin hemen sonrasıdır, yani 24. Sıradadır Bu durumda ’Abese suresinin ilk iki ayetinde ki zamirlerin ait olduğu şahsı Necm’de aramak yanlış değildir. Hatta eğer bir sorun varsa, zamirin ait olduğu kelimeyi orada aramak bir zorunluluktur. Buna göre Necm/33-42. Ayetlerdehaktan yüz çeviren bir tipten söz edilmekte ve 33. Ayette bu kişinin ilk özelliği tıpkı ‘Abese de olduğu gibi tevellâ fiiliyle ifade edilmektedir. Kaynaklarda belirtildiğine göre bu şahıs ta Müddessir de olduğu gibi Velid Bin Muğira dır.
Anlaşılan o ki bu kişi hem kendini diğer insanlardan üstün gören, >hem de başkalarının dertleriyle ilgilenmemede ısrarcı bir anlayışa sahip birisiydi. Dolayısıyla görme engelli sahabî Hz. Peygamberin yanına geldiğinde yüzünü ekşitip arkasını dönenin Velid olduğunu söylemek diğer görüşe göre daha doğrudur. Çünkü bu iki sure peş peşe indirilmiştir. Dûha ve İnşirah’ta veya Fil ve Kureyş surelerinde, hatta bütün surelerde olduğu gibi Necm ve ‘Abese sureleri arasında da konu ilişkisinin bulunduğunu ifade ederek bu yaklaşımın isabetli olduğunu belirtmek zorundayız. Vahyin indiriliş sırasına göre peş peşe olan surelerden zamirlerin önceki suredeki bir isme ait olmasında bir sorun yoktur.
3 – Surenin ilk 2 ayetinde ki fiillerin gaip, yani 3. Tekil şahıs sigasında getirilmesi de bu tercihin dolaylı destekçisi durumundadır. Her ne kadar 3. Ayette ki muhatap zamirine geçişin bir “iltifat sanatı” gereği olduğukabul edilse de ilgili fiilleri bir önceki sırada indirilen surede ve sözü edilen Velîd’e ait görmenin önemli bir tercih olabileceğini belirtmek durumundayız.
4 – İniş sırasında ki peşpeşeliğe ilaveten resmi sıralamada ‘Abese suresinden önceki sure olan Nâzi’ât suresinde de iki insan tipinden söz edilmektedir. Buna göre surenin 37 – 39 ayetlerinde azgın insana yer verilmekte, onun dünya hayatını tercihi gündeme getirilmekte ve sonunda varacağı yerin Cehennem olduğu beyan edilmektedir. İşte ‘Abese’de ki yüzünü ekşitip arkasını dönen kişinin böyle bir tip olduğunu söylemek ve maksadı Velîd bin Muğıra olarak belirlemek gerekir. Çünkü resmi sıralamada da sureler arasında çok önemli konu bağlantıları mevcuttur.
5 – Bir peygamberin yanında bulunan mağdur ve mazlum kişilerin oradan uzaklaştırılması isteği kâfir yöneticilere ait bir talep olarak Kur’an da yer almaktadır. Kâfir ileri gelenler; “ayak takımı, sığ görüşlüler, toplumun en düşükleri” olarak gördükleri o günün mü’minlerini Hz. Nuh’un yanındanuzaklaştırmasını ondan istemiş, Hz. Nuh ise bunu yapamayacağını kendilerine ifade etmişti. (Hud/27-31 ,  Şuârâ/111-115) Bu ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere küfrün tabiatında İblis’ten gelme bir bozukluk olarak “İmanı ve Mü’mini hakir görmek” vardır. Eğer ‘Abese suresinin ilk ayetlerinde ki fiilleri Velîd bin Muğira ile ilişkilendirirsek bunu küfrün tabiatını devam ettirmesi olarak anlayabiliriz. Onların isteği Statü farkı yaratmak ve sınıf ayırımı yamaktı.
6 – Ebu Leheb örneğinde de olduğu üzere çevredeki diğer mü’minleri hor ve hakir görenler vardı Tebbet suresinin iniş nedeni olarak gösterilen rivayete göre Ebu Leheb; “Yuh olsun, yazıklar olsun sana bizi bunun için mi buraya topladın” diyerek kalkıp gitmişti.
Diğer bir rivayete göre ise şu bilgiler yer almaktadır. Bir gün Ebu Leheb Hz. Peygambere hitaben “Sana inanırsam bana ne verilecek?” diye sorunca Nebî (as.); “Müslümanlara verilen ne ise o” cevabını vermişti. Bunun üzerine o; “Benim onlara göre bir üstünlüğüm yok mu?” deyince  bu defa Hz. Peygamber; “Ne ile üstün tutulacaksın ki?” demiştir. Bu cevabı alan Ebu Leheb; “>Böyle bir dine yazıklar olsun Beni diğer insanlarla bir tutan böyle bir din olmaz olsun.” Demişti. (Taberi)
İşte küfrün yapısında imanı hakir görmek olduğu için ‘Abese suresinin ilk iki ayetinde ki fiillerin Velîd Bin Muğira’ya ait olması fikrinin diğer görüşe göre daha tutarlı olduğunu belirtmek durumundayız. Bu nedenle saydığımız gerekçeler doğrultusunda “yüzünü ekşitip arkasını dönen kişinin Hz. Peygamber değil Velîd Bin Muğira olduğu görüşünü benimsediğimizi özellikle belirtmek istiyoruz.
[(KISA SURELERİN TEFSİRİ II/ 188-191)Mehmet OKUYAN)]